

Amerika Birleşik Devletlerinin herhangi bir şehrinde bir kişi sayısız mağazadan benzer özellik ve fiyatta ürün satın alabilirken, her zaman bir mağazanın diğerlerine nazaran daha fazla iş yaparak kendini gösterdiğine şahit olursunuz. Bunun sebebi o mağazanın temeli olan kişi veya kişilerdir. İnsanlar ürün aldıkları gibi aslında kişiliği de satın alırlar ve insanların aslında üründen mi yoksa temasta bulundukları kişilikten mi daha fazla etkilendikleri bilinmez.
Napoleon Hill
Geçenlerde bir arkadaşım araba satın almak için gittiği firmadaki satış personelinin adeta bir robot gibi kişiliksiz konuşmasından duyduğu rahatsızlığı anlatıyordu bana. Hani bankaların müşteri hatlarını aradığınızda duyduğunuz bir ses kaydı vardır ya. Öyle birşey.
Birçok firma kaliteyi standartlaştırmak adı altında satış görevlilerini kişiliksiz (impersonal) bir hale bürüyor. Böyle bir satış personeliyle karşılaştığınızda sanki bir robotla konuştuğunuzu hissediyorsunuz. Sözleri söyleyiş biçimleri, tavırları, gülümseyişleri insandan çok bir makinayı çağırıştırıyor bu standart satışçıların. Makina çağrışımı yapmıyorlar ise bile, bedenleri sanki bir uzaylı ırkı tarafından ele geçirilmiş gibi onlarda insansı birşeylerin eksik olduğunu hissediyorsunuz. Halbuki ben her bir satıcının kendine has bir tarzının olmasını, onda insansı birşeyleri (bu zaaf bile olsa) bulmayı isterdim. O kişiyle insani bir bağ kurmam da mümkün olurdu böylece. İletişimde kalite ve saygıyı düşürmeden bu neden mümkün olmasın? Ruhsuzluk, kişiliksizlik ne zamandan beri iletişimde bir kalite standardıdır?
Birisi diyebilir ki "İnsanlardan bıktım artık. Robotlarla gayet iyiyim." Kalite ve bir takım temel insani değerler gözetilerek programlanmış iseler, gerçekten de robot satıcılardan alışveriş yapmanın çoğu kişi için bir problem olacağını ben de düşünmem. Fakat robotumsu insanlarla karşılaştığımda durum farklı oluyor. Onlar için üzülüyorum. Kendilerine ait kişilikleri ve tarzları bastırılıyor veya belki de çoktan yok edilmiş. Bir robot olmadıkları halde standart bir program ile programlanmışlar. Tabii bu sadece onların yaşadığı bir trajedi değil elbette. Toplum, özellikle de baskıcı bir toplum içinde hepimiz şöyle veya böyle programlanmış değil miyiz? Özgün yönlerimizi (kaldıysa tabi), bireyselliklerimizi hiç mi tehdit altında hissetmiyoruz? Hepimiz toplumun bir şekilde kölesi değil miyiz?
Kendi kalbimi dinliyor ve insanları biliyorum. Ben bugüne kadar rastladığım herhangi biri değilim. Hatta tüm dünyadaki herhangi birine benzemediğimi söylemek cesaretini de göstereceğim. Daha iyi olmayabilirim fakat en azından orijinalim.
Jean Jacques Rousseau
Kabul ederek, https://disticaretnet.com/ dışındaki bir üçüncü tarafça sağlanan bir hizmete erişeceksiniz.
Türkiye'nin Dış Ticaret Platformu